Yirminci yüzyılın son peygamberi Caraco'nun eserinden rahatsız edici hakikatler birer havai fişek gibi fırlar ve patlar. Bu fişeklerin soğukluğu, doğrudanlığı, berrak karamsarlığı az rastlanır türdendir; ne Nietzsche'de ne de Cioran'da rastlarız böylesine. Caraco "acı gerçekler"i çarpar yüzümüze; hem de Klasik yazarlara özgü bir sadelik ve akıl gücüyle. O bir "nesnellik fanatiği"dir. Guy Debor'u andıran -doğru çıkan- bir kehânet gücü vardır. Bedduası ve laneti "nesnel"dir: Ürememize, üretmemize ve tüketmemize itiraz eder; dünyanın sonunu hazırlayan şehirlerimize, üst üste koyduğunuz beton yığınlarına, budala politikacılara ve yok olmaya mahkûm kitlelere, sürüleredir onun laneti, böcekleşmiş yığınlara, gökten firar etmiş tanrılara -bu yüzden de "doğru"dur. Dünyada en çok sevdiği şeyin, uygarlığın ihanetine uğramış birinin öfkesidir onunki. Cinsellikten Yahudi sorununa, sembolizmden felsefi meselelere ve edebiyata dek her alanda yazmış, şu ana dek yirmi iki ciltlik eseri yayımlanmış bir yazar olan, ancak pek az tanınan, pek az okunan, tanınmayı ve bilinmeyi ise hem içerik hem de biçim bakımından hak eden Albert Caraco'nun eserinin en özlü kısmı olan "Kaos'un Kutsal Kitabı" ideal bir saldırı malzemesi, bir dinamit, bir tahrip kalıbıdır: Yoğun, kısa, esinli, terörist, sert, kehanet dolu, provokatif, karanlık, gizli ve yeterli...