Eski Zaman Yamaları
E-Kitabı İndir
E-Kitabı İndir
Dosya Formatları
Yazar(lar)
Yayınevi
Açıklama
Akşamın kıyısında zaman. Saat yokluğunu gösteriyor. Kuşkulu bir mayıs eşkiyası
adımlıyor zihnimi. Gözlerimi yakınlara çekemiyorum; uzağa, bir yolcu vapurunun
puslu yalnızlığına yapışmışlar.
Sen o vapurdan inecektin. Dudaklarında yeni doğmuş kuş sevimliliğinde taze
gülücükler gezinecekti. Gözlerindeki bulutları özgür bırakacaktın yanıma
gelince. Ben gözlerindeki bulutlarla hasret giderecektim ilk, sonra
kucaklayacaktım seni. Yanımızdan geçip giden insanların meraklı bakışları
altında duyulmayan ama asırlardır söylenen bir şarkının ritmine kendimizi
kaptırmış gibi dans edecektik.
O vapurdan inecektin; denizin kızıllaşan rengine doğru uzaklaşan, martıların
peşinden uçuştuğu o karakalem vapurdan; bunca zaman sonra, uzaklara,
hasretlere nanik yaparak…
İnmedin.
Saat yokluğunu onaylıyor.
Hafif bir esinti tenime dokunup uzaklaşıyor. Seyyar lambaların losluğunda balık
ekmek satan küçük tekneler usulca kıpırdanıyorlar deniz üzerinde. Sen gitmedin
önce de böyleydi bu rıhtım; gittin, birşey değişmedi. Belki de zannettiğim kadar
çok zaman geçmedi sen gideli; ama bana yüzyıl olmuş gibi geliyor. En
yakınımdaki anıların bile puslu.
Sahi, ne kadar zaman geçti sen gideli; birkaç ay mı, birkaç yıl mı?
“Zamanı önemseme.” demiştim sana “Zaman, insanların kendilerini sınırlamak
için icad ettikleri bir engel. Oysa insan, ömrünü zaman kıskacına almadan
doyasıya yaşayabildiği takdirde başlatır en büyük baş kaldırışını. Hayat tüm
kalıplaşmış kurallara bir başkaldırı değil midir? Bu başkaldırıya zamanın
hükmetmesine izin vermek, başlarken savaşı kaybetmesine neden olmaz mı
kişinin?”
Aylardan eylüldü. Şehzadebaşı’ndaydık; tabelasında tombul sevimli bir fil
bulunan kafenin ikinci katında… Gözlerini müzik dolabının birbirlerini takip
ederek yanıp sönen ışıklarından ayırarak yüzüme çevirmiştin. Gözlerin yanıp
sönüyordu.
E-Kitabı İndir