"Onlarca insan hayatına sihirli bir dokunuşun peşinde, ama sadece Benjamin Parzybok bu sihiri koltukta aramayı akıl etmiş. KOLTUK bir kaybedenler destanı." Los Angeles Times "Biraz Murakami, biraz Tom Tobbins ve biraz Don Kişot..." Scott, Me and My Big Mouth Bu, günümüzün acımasız gerçeklerinin bir araya getirdiği üç kaybedenin, üç "seçilmemiş"in, birer kahramana dönüştüğü kült bir öykü. Büyülü olana inanışa, gözle görülenin ötesine, Tolkien'in efsanevi dünyasına Tom Robbinsvari bir yolculuk. Kahramanlarımız üç ev arkadaşı. Bir yazılım devini hackleyip küçük de olsa bir şöhret kazanmış -ve işsiz kalmış asosyal yazılımcı Thom, hiçbir zaman yeterince akıllı ve hızlı olamamış küçük sahtekarlıkların adamı Erik ve rüyaları sıklıkla gerçek çıkıyor olmasa kesin deli tanısı konulacak, kafası darmaduman bir amatör kahin Tree. Onları kahramana dönüştüren, okyanus aştıkları yolculukları boyunca adını koyamadıkları bir arayışa sürükleyen ise, paylaştıkları evde üzerinde pinekleyip durdukları kocaman, turuncu renkli bir koltuk. Bu, bir bakıma, onların olduğu kadar, koltuğun da yolculuğu. Koltuğun gitmek istediği bir yer var ve bu yolculuğu tamamlamadan kahramanlarımızı bırakmaya niyeti yok. Üstelik bir koltuk böylesine büyülü olduğu zaman, isteyeni de çok oluyor -buna silahlı adamlar da dahil. Hayata katılmayanların, hayatın anlamını keşfettiği bu yolculukta Piri Reis'le karşılaşmaları çok mu şaşırtıcı?