Walter Benjamin geçmişi sonraki kuşaklara aktarılacak bir hazine olarak değil, bir enkaz olarak görüyordu. Kültürün sürekliliğini oluşturan değerleri değil; tüketilmiş, bir lkenara atılmış nesneleri, külterel artıkları toplamayı, "tarihin imgesini, tarihin en silik nesnelerinde bulmayı" amaçlıyordu. Maddi temelini yitirmelerine rağmen ---tam da bu yüzden---çevrelerine son kez ışık saçan, bu ışığın aydınlığında bütün inkânlarıyla son bir kez beliriveren şeyler... Onu cezbeden bunlardı. Kötümser, çileci bir bakış. Aynı zamanda bir inanç; miyadını doldurmuş şeyleri etrafını lsaran halede, bu bir anlık ışımada, hakikatin belireceğine duyulan inanç;olağanüstü bir aydınlanma beklentisi, düşüncenin ufkunda birden belirecek bir mutluluk vaadi. "Büyük şehir insanını büyüleyen aşktır," diyebilecektir Benjamin, "ama ilk bakışta değil,son bakışta aşk."